Serbesti gazetesi başyazarı Hasan Fehmi, Galata Köprüsünden geçerken bilinmeyen bir kişi tarafından öldürüldü. Kamuoyu cinayetten İttihat-Terakki’yi sorumlu tutuyordu. 8 Nisan günü Hasan Fehmi’nin cenaze töreni, muhalefetin miting alanına dönüşmüştü.
Volkan gazetesinin yayınları ise İttihat-Terakki’den memnun olmayanları etkisi altına alıyordu. Bu kesimde olanlar ise kendilerini İttihad-ı Muhamedi olarak adlandırıyordu.
31 Mart Olayını Kim Nasıl Çıkardı?
İttihat-Terakki aleyhine oluşturulan hava giderek ağırlaşmış, hürriyetin mimarını ortadan kaldıracak darbe için hazırlıklar tamamlanmıştı. Düğmeye 31 Mart 1325 yani 13 Nisan 1909 gece yarısı basıldı. (Rumi takvime göre olduğundan 31 Mart tarihi ile anılmıştır) O gece yarısı Avcı Taburu’na bağlı askerler ayaklandı ve destekledi. Subaylarını bağlayıp, silah kuşanıp saat 02:45 sularında kışlalarından çıktılar. 1 saat sonra Sultan Ahmet’e gelerek meclisi kuşattılar. Ellerinde yeşil bayraklar bulunuyordu.
İsyancılar her köşede “Şeriat isteyenler meydana gelsin” diyerek milleti meydana topluyordu. Şeriatın yanında diğer birçok sebebinde isyanın nedenleri arasında yer aldığı belirtilmektedir yani sebebi tam olarak hala daha anlaşılamamıştır.
31 Mart Ayaklanmasının elebaşları;
- Arnavut Hamdi Çavuş,
- Bölük Emini Mehmet,
- Kamacı Ustası Arif.
Selimiye ve İstanbul’un iki yakasında bulunan kışlaların birçoğu isyancıların eline geçti. Bu isyana katılan askerlerin birçoğu cahil ve çağdaşlığı istemeyen kesime ait askerlerdi.
31 Mart Olayı Nedir ve Neden Ortaya Çıkmıştır?
31 Mart Vakası, 13 Nisan 1909’da orduda yer alan sınıf farklılığı yüzünden çıkmıştır. Mektepli subaylar ve biraz daha cahil kalmış (alaylı kesim) askerlerin iç çatışması sonucunda tüm ülkeye yayılmış irticai bir ayaklanmadır.
Meclisi Mebusan-ı kuşatan isyancıların istekleri;
- Şeriat’ın uygulanmasını,
- Ayaklanmadan sorumlu tutulmamalarını,
- Alaylı subayların iadesini,
- Sadrazam, Harbiye Nazırı, Meclis Başkanı ve bazı komutanların istifasını istiyorlardı.
İsyancılar Lazkiye Milletvekili Arslan Bey’i meclise girerken öldürdüler. Adliye Nazır’ı Nazım Paşa’yı da katlettiler. Halk isyandan korkuyor, her yerde faili meçhul cinayetler işleniyordu. İsyancılar gördükleri mektepli tüm subayları o an öldürüyordu. Sokaktaki kadınlar sürüklenerek götürülüyor ayrıca fırınlar kapatılıyordu. Kadın haklarına karşı ayaklanma bu isyanın belirtileri arasındaydı. Karagöz salonları ile tiyatrolar yıkılmıştı. [1]
İsyanda Hükümet ve Padişahın Durumu
Hükümet’in ve sarayın ayaklanmaya tepkisi ise yumuşak olmuştu. İsyanın zorla bastırılma talepleri ise hükümet ve 2. Abdülhamid tarafından reddediliyordu. Bunun yerine isyancılarla görüşmek en ideal yöntem olarak görülüyordu. Hatta padişah 2. Abdülhamid isyancıların isteklerinden birisi olan affedilme taleplerini kabul etti ve şeriata biraz daha uyulacağını belirtti. Oysaki 1. Ordu tam donanımlı ve padişaha bağlı olmasına rağmen padişah, bu orduyu harekete geçirmeyerek kaderine razı olmuştur.
Meclis-i Mebusan Milletvekilleri ise isyancıların isteklerine boyun eğiyor hatta üst düzey isimler ise kaçıyordu.
Fahrettin Altay Paşa’nın anlattıklarına göre “isyancıların başlattığı 31 Mart irticai ayaklanması sadece İstanbul’da değil Erzurum ve Adana’da birden bire planlı bir şekilde gerçekleşmiştir. İsyan çıkar çıkmaz yabancı devlet donanmaları Akdeniz ve Karadeniz’de görülmüştür” [2] demiştir.
İttihat-Terakki’ye yakın Tamim ve Şuray-ı Ümmet gazeteleri de baskına uğramış ve yağmalanmıştır. Basın tamamen artık muhalefetin eline geçmişti. Ayaklanmanın 2. gününde Hükümet değişse de isyan yatışmadı.
İsyan artık Hükümet darbesinden çıkmış, kanlı bir katliama dönüşmüştü. İsyancılar bu başlattıkları isyanın gidişatından memnun olmayınca isyanı kabullenmemeye başladılar. İşlerin istedikleri gibi gitmediğini anlayan isyancılar bağlılıklarını 2. Abdülhamid’e sunmak için saraya doğru yola çıktılar. Öyleki askerler Yıldız Sarayı’nı topa tutmaya hazırlanan Asar-ı Tevfik gemisinin komutanı Ali Kabuli Bey’i yakalamış padişahın gözleri önünde linç etmişlerdir, isyan artık denetimden çıkmıştır.
İstanbul’da isyan devam ederken ülkenin dört bir tarafından protesto telgrafları geliyordu. İsyan, Meşrutiyet’e darbe, istibdata gidiş olarak değerlendiriliyordu. Tüm bu gelişmeler sürerken gözler Rumeli’ye çevrilmişti.
31 Mart İsyanı’nın Bastırılması
Rumeli, İttihat-Terakki’nin merkezi ve en güçlü olduğu yer konumundaydı. Selanik’te düzenlenen mitingde 31 Mart ayaklanması şiddetle kınandı. Halk, “silah başına, arş İstanbul’a” diye tempo tutuyordu. Selanik’te 3. Ordu’nun ayaklanmaya tepkisi ise çok sert oldu.
3. Ordu Komutan’ı Mahmut Şevket Paşa başkanlığında yapılan toplantı sonrasında Rumeli’den gönderilecek bir orduyla ayaklanmanın bastırılması kararlaştırıldı. Redifler ile gönüllülerden oluşan “Hareket Ordusu” adı verilen ordunun başına Hüseyin Hüsnü Paşa, Kurmay Başkanlığı görevine Kolağası Mustafa Kemal getirildi. Yola çıkan ordu Çatalca ve Yeşilköy’de karargah kurdu. Mahmut Şevket Paşa, Selanik’ten gelip ordunun kontrolünü eline aldı. Kurmay Başkanlığı ise Enver Bey’e geçti.
Hükümet ve İngiltere, Hareket Ordusu’nun Rumeli’den çıkışını durduramamıştır. Korkuya kapılan isyancılar suçu birbirlerinin üzerine atmaya başladılar. Gazetelerde askerlere subayların emirlerine uyun manşetleri atılıyordu.
Ordu artık İstanbul’a girmişti, Davutpaşa kışlası işgal edildi ve Harbiye Nezareti’nde bulunan isyancılar gece uyudukları sırada teslim alındılar. Topkapı Sarayı ve Meclis’te ele geçirildi. Taksim ve Taşkışla çevresinde bulunan isyancılar uzun süre direndiler. Burada ordu top bile kullanmak zorunda kalmıştır. 1 gün süren çatışmalar sonunda Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Hareket Ordusu, İstanbul’daki isyanı bastırdı. [3]
15 gün süren 31 Mart Ayaklanması, artık İstanbul isyancılardan kurtarılmıştı. Mahmut Şevket Paşa sıkıyönetim ilan ettiğini duyurdu. Ardından tutuklamalar başlamıştı. İsyancıların başındakilerden olan Derviş Vahdeti, İzmir’de yakalandı. Prens Sabahattin de yine tutuklanan isimler arasında yer alıyordu; ancak kısa süre sonra serbest bırakıldı.
İsyandan sorumlu tutulan ve Harp Divanı’nda yargılanan Derviş Vahdeti ile beraber 13 kişi idama mahkum edilip asıldılar.
Basında ise hürriyet rüzgarları tekrardan esiyor, Mahmut Şevket Paşa’ya İkdam gazetesine göre “2. Fatih” ünvanı verilmesi talep ediliyordu.
2. Abdülhamid Tahttan Nasıl İndirilmiştir?
22 Nisan 1909’dan beri yeşilköy’de toplanan meclis, 27 Nisan’da yayınlanan Fetva (dini kitapları yakma sebebi öne sürülmüştür) ile bu isyanda rolü olduğu gerekçesiyle 2. Abdülhamid’i tahttan indirerek yerine kardeşi 5. Mehmet Reşad’ı çıkarmıştır.
Abdülhamid, 31 Mart’ın kurbanlarından birisi olmuştur. Bu kararla 33 yıl süren saltanatı sona ermiş ve Selanik’e sürgüne gönderilmiştir.
31 Mart Olayı’nın Önemi ve Sonuçları
- Rejime karşı çıkan ilk isyandır.
- Meşrutiyet’e bağlı rejim korunmuş; ama Padişah 2. Abdülhamit tahttan indirilmiştir.
- Mustafa Kemal’in tarih sahnesine çıktığı ilk olaydır.
- 1909’da Kanun-i Esasi değiştirilmiştir ve padişahın yetkileri sınırlandırılmıştır.
- İttihat-Terakki güçlenmiştir.
- Birçok suikast olmuştur.
- İstanbul yağmalanmıştır.
Yararlı Olabilecek Videolar;
Alıntılanan Sözler;
- [1]: 31 Mart vakasıyla ilgili çekilen bir belgeselde Cemal Kutay’a ait bir söz.
- [2]: Taylan Sorgun sözlerinden.
- [3]: İsmet İnönü.
Faydalı Bağlantılar;